Ana içeriğe atla

KÖYLERİMİZDEN KALANLAR

Bu fotoğraf ,  Vezirköprü Menşelidir.

Ben bir Anadoluyum ;
Dünyanın en güzel coğrafyasında,
Ben bir Anadoluyum ;
Dünyanın Altın Oranıyım kalbine yakın,
Benim bağrımda analar çilelidir, bağırları yanık mı yanık,
Çilelerinin vurguları ellerinde , omuzlarında bir etek kıvrımı gibidir,
Anadolunun  anasıyım ;
Elimde kırbam la çilelerim görülse bile,
Anayım ben; ezik te olsam, şikayetim olmaz benim..!
Anayım ben sinesi geniş...
Bakmayın bizim çilemize böyle, 
bizde asalettir bağlılık evlerimize, eşimize,

Biz Anadoluyuz,
Karadeniz'in de, Ege sinde, Doğusunda,İç Anadolu'sunda, Güneydoğusunda,
Rakımlarımız yüksektir, 
yakındır gökyüzüne, bulutlara değer başımız,
Asaletimizdir, benzeşiriz Anadolu kadını olarak biz bize, uzakta olsak,
Yükseldikçe Anadolu da dağlara doğru, analığımızla, benzeşiriz biz bize...
Etkilemez bizi elin gavurunun  süslü püslü yaşamları, ayağımız verimli,
Başımızda tacımız, belimizde kuşağımız, sağlığımızdır, bizim..!
Yarınımız, Umudumuzdur bizim;
evimizde eşimiz, yavrumuz....

DİKMEN DAĞ KÖYÜ (1991 DE KÜÇÜK KIZIK  KÖYÜNDEN AYRILDI)





SESSİZ GEMİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

                                               Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

                                               Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

                                                  Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
                                                  Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

                                                       Yahya Kemal BEYATLI
 Bu resimde bulunan komşularımızın yarısı Ahrete göç ettiler. Yahya Kemal BEYATLI nın dediği gibi dönüşü olmayan sefere çıktılar. Ancak, bizleri de hazırlıklı olmamız için uyarmadır da değil.....

BOYABAT TIRNALI KÖYÜ






BİR SEÇİM GÖREVİ İÇİN ARKADAŞLARLA YAYLABEYİ-KIZIK YOLLARINDAYIZ


Arkada görülen köy Küçükkızık Köyü. 



      Yaylabeyi  (Eski adı:Barsabı) Köyü 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYVA YEMEYİ LİMONLA DENEDİNİZ Mİ?

  Ayva: Yenirken boğaza takılır kalır ve yiyen insanın yemesi zor olduğu gibi yutkunurken boğaza takılır kalır. Ayvayı en rahat şekilde yemenin kolay yolu. Ayvayı dilimlere ayırıp üzerine bolca limon dökerseniz ve  çok azca tuz ekelerseniz sert ayvayı yumuşatır ve lezzetli olarak yemiş olursunuz. Ancak; tansiyon sorununuz var ise tuz da attığınız da sizce de lezzeti artıyorsa kaya tuzu ekelemeniz daha sağlıklı olacaktır. Ayvanın Çekirdeklerini de boşa atmayınız. Çekirdeklerini klorsuz suya koyup cam kavanozlarda 24 saat beklettiğiniz zaman  cildinize merhem olarak sürer ve yüz cildinizdeki kırışıklıkların zamanla kaybolduğunu göreceksiniz. Tabi bir kullanmayla geçmez bu bıçak değil ya.... LİMONUN YARARLARI Sabahları içilen ılık limonlu suyun faydaları saymakla bitmez. Sabah gözünüzü açar açmak gidip su ısıtıcının düğmesine basıyor ve kendinize koca bir bardak kahve hazırlıyorsanız, size önerimiz bu alışkanlığınızı biraz ileri zamana ertelemen...

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KÖY KÜLTÜRÜMÜZ

Köyümüzden Ayrılırken Arkada Bıraktıklarımız... Geçmişten Günümüze Köylerde  Kullanılan  Ev Ve Tarım Aletlerinin  Okul Sergi Alanı      YABA ve  Pişmiş Topraktan  Yapılan  GÜB YÜN İPİ Eğermek  İçin  Yapılan Çıkrık GEYİK ARDICI' ından yapılmam  YAYIK VE Köylü Kadınlarımızın KÖY Yunaklarında Çamaşır Yıkamada Kullnadıkları  TOKAÇ    GÜB      ÇIKRIK-  AYRAN YAYIĞI     ÇIKRIK    Gelinlerin  ÇEYİZ SANDIĞI ile EL DOKUMA   DÖŞEKLER   ve   Bayanlara Mahsus        Dokuma Sırt Torbalar ı( Köylerde bu torbalar, hanımlar tarafından misafirliklere giderken veya tarlalara veya bağ ve bahçelerde çalışmalara vakitlerde çalışanlara yemek vb. götürme işlerinde kullanılırdı.)     GÜB ( Bazen içinde define olarak ta karşınıza çıkabilir(!)     ÇÖMLEKLER ( bunlarda pişiril...

KARA DENİZİ İN İNCİSİ ŞİRİN GERZE

GERZE NİN TARİHÇESİ İlin kuzey doğu kıyısında aynı adlı burun üzerine kurulan Gerze, 1901 de kaza haline gelmiştir. İlk adının “Carusa “ olduğu tahmin edilen Gerze’de Ayancık gibi tarih sahnesine antik çağda çıkmış bir yerleşim yeridir. 13 şubat 1956 günü lodos fırtınasının desteklediği ve bir evin mangalından çıkan yangın ilçenin bütünü yakmış. 1000 ev yanmış ve bu yangından 100-150 ev kurtulabilmiştir. Bu büyük felaketten sonra Gerze devlet yardımı ile yeniden inşa edildiğinde ilçe merkezinde tarihi yapı bulmanın imkanı kalmamıştır. Gerze için yapılan 1950’lere ait bir imar planı, projesinden, ilçenin merkezinin Osmanlı dönemi sonlarında da harap  yada yanmış olduğu anlaşılır. Gerze’ye 19. Yüzyıl ortalarında gelen hemilton ilçe hakkında şunları söylemektedir. “ Kousefet ova 7-8 evlik küçük bir köydür. Gerze’de olduğu gibi buradan da sultan için İstanbul’a tavuk gönderilir. Hisar çayı yolu ile Gerze’ye ulaştık. Eski ismi Carusa’dır. 25 Rum evi dışında 240 türk evi ...